Alevi Mitingi Neye Hizmet Eder?
İnkar edilmez bir gerçek daha kazındı belleklere; Aleviler, Alevilik adına ilk kez bir meydanda toplanıp kimliklerini bu denli net ve hatta yer yer sert bir şekilde haykırdılar.
Belki bu mitingi düzenleyenler, kamuoyuna ilan edilenlerin dışında da hedefler güdüyorlardı. Belki bu mitingin bir amacı da Alevi kurumları arasındaki taban kapma yarışında öne geçmekti. Hatta belki Alevilik tanımlamalarındaki kimi yeni yaklaşımları tabana kabullendirme amacı da söz konusuydu; Alisiz ve İslamsız Alevilik gibi…
Ve belki de Alevilik konusunu Kürtçülükle yan yana getirme hedefi de düşünülmüş olabilir. DTP desteğini arama bunun bir işareti sayılabilir mi ?
Kim bilir belki de bunların hiçbiri söz konusu değildi. Tam olarak bilemeyiz.
Her toplumsal olay gibi bu konuda da pek çok soru sormak mümkün. Hakkında farklı fikirler yürütmek olası… Fakat bizce asıl üzerinde düşülmesi gereken şey sonuçta ne olduğu ve ne olacağıdır. Mitingin fotoğrafını çektiğimizde karşımıza çıkan manzara son derece dikkate değerdir.
Düzenleme komitesinin ilan ettiği gerekçeler belki de ilk kez bu denli net bir biçimde kamuoyuna ve siyasal erke ulaştırıldı. Kitlesellik açısından böyle bir değerlendirme yapmak isabetsiz olmayacaktır.
Şimdi, 100 bin kişinin haykırdığı o talepleri tekrar anımsayalım; Cem evlerinin ibadethane olarak kabul edilmesi, zorunlu din derslerinin kaldırılması, Alevi köylerine cami yapılmasından vazgeçilmesi, Diyanet İşleri Başkanlığının lağvedilmesi, Madımak Otelinin müze yapılması….
Diyanet’le ilgili talebin gerçekleştirilebilir olmadığı açıktır. Buna hiçbir iktidar cesaret edemez. Sol iktidar bile…
Keşke Diyanet’in lağvedilmesi mümkün olabilse…
Ama Diyanet yeniden yapılandırılabilir.
Diğer taleplerin karşılanması son derece mümkün ve gereklidir. Eninde sonunda bu talepler karşılanacaktır. Hiçbir iktidar bu taleplerin önünde direnemez. Hele bu mitingden sonra hiç direnemez.
Miting boyunca sürekli yinelenen bir sloganı yürekten destekliyorum; “ zorunlu din dersi, insan hakkı ihlali…”
Din dersi kitaplarına Alevilikle ilgili konuların da konulması sorunu çözemez. Zira MEB Aleviliği, Alevilerin anladığı şekilde anlamıyor yada anlamak istemiyor. Diyelim ki Alevilik, Alevilerin anladığı biçimde kitaplara girdi. Mevcut Din dersi öğretmenleri Alevilik konularını çarpıtmadan ve nesnel bir biçimde öğrencilerine aktarma bilinç ve iradesine sahipler mi ? Kesinlikle değiller. Zira kitaplarda Atatürkçülük ile ilgili konular da var ama neredeyse hiçbir din dersi öğretmeni o konuları işlemiyor. Bu nedenle Alevilikle ilgili konuların da aynı akıbete uğraması neredeyse kesindir.
O halde biz de fikrimizi ilan edelim; Zorunlu din dersleri kaldırılmalıdır. Sosyoloji ve felsefe ders müfredatına Aleviliği de içerecek biçimde dinler tarihi ile ilgili bilgiler konulmalı ve bu dersleri felsefe grubu öğretmenleri vermelidir. Mevcut din dersi öğretmenleri, öğretmenlik dışı alanlarda istihdam edilmelidir.
Ancak biliyoruz ki mevcut hükümet Alevilerin bu konudaki taleplerini en iyimser yaklaşımla ders müfredatına Alevilikle ilgili daha geniş bilgiler koyarak karşılamaya çalışacak yada biraz daha zorlanırsa dersleri seçmeli hale getirecektir. Bu durumda da dersi seçmeyen öğrenciler dinsizlikle yaftalanacaktır. Bu yaftadan kurtulmak için istemediği halde yine pek çok Alevi öğrenci derse girme gereği hissedecektir.
Belki de bu noktada dersin notsuz ve sınavsız hale getirilmesi bir ara çözüm olabilir.
Kanımca bu taleplerden en kolay karşılanacak olanı Cem evleri ile ilgili olandır. Cem evleri ibadethane kabul edilip camilere uygulanan kolaylıklardan yararlandırıldıklarında büyük bir aşama kat edilmiş olacaktır.
Bu konuda dikkat edilmesi gerekli nokta, cem evlerinin tekke konumuna indirgenmemesidir. Buna Devrim Yasaları engeldir. Cem evleri, geçmişteki tekkelerin devamı olarak düşünülmemelidir. Zira işin aslı da böyle değildir.
Madımak Otelinin müze haline getirilmesi de son derece mümkündür. Bu konuda da bazı gerici çevreler direniş gösterse de bu direnişi AKP iktidarı aşabilme gücüne sahiptir.
Alevi köylerine cami yapımının durdurulması talebi de karşılanabilirdir. Şimdiye değin yapılmış camiler de cem evine çevrilebilir. Böylece devlet Alevilere özür borcunu hiç olmazsa zımnen yerine getirmiş olur.
Mitingde seslendirilen talepleri bu çerçevede değerlendirmekteyim.
Miting nedeniyle irtifa kazanan Alevi kurumları arasındaki taban kapma yarışı da geçici bir durumdur. Farklı hassasiyetlerine karşın Alevi kurumları bir zaman sonra en azından asgari müşterekler zemininde buluşup birlikte davranacaklardır. Bu, bizim içtenlikli dileğimizdir.
Mitingin, Alevi kimliğinin daha da alenileşmesi ve taleplerinin gerçekleşmesine hizmet edeceğini düşünüyorum.
Alevi davası üzerine yazan, düşünen, bu uğurda önemsiz de olsa katkısı olan bir kimse ve sorumlu bir Türk yurttaşı olarak bu mitinge ilişkin görüşlerimizi açıklamamız kaçınma olanağı bulunmayan bir görevdir.
O halde bu görevin gereği olarak bir kaygımızı da beyan edelim; Umarız bu miting, Alisiz ve İslamsız Alevlik tezlerinin güçlenmesine yol açmaz. Alevi toplumunun buna izin vermeyeceğini bilmeme karşın yine de söylemeden edemiyorum.
Mitinge ilişkin pek çok yazar çeşitli değerlendirme yazıları kaleme aldı. Çoğu lehte yazılardı. Fakat gerici çevrelerce aleyhte birkaç yazı da yayınlandı.
Kanımca mitinge ve ondan mülhem Aleviliğe ilişkin yayınlanan en önemli ve en çarpıcı yazı Vatan Gazetesi’nde Mine G. Kırıkkanat’ın “ Dönekler Dönmeyenleri Ezerken…” başlıklı yazısıdır. Bugünkü Sünnilerin çoğunun aslında Alevi kökenli oldukları ve Yavuz Selim’den bu yana inançlarından döndüklerini, dönmeyenleri ise bugüne değin ezmeye devam ettiklerini, Aleviliğin aslında Türkmenlerin İslam anlayışı olduğunu ve bu anlayışta eski Türk inançlarının güçlü izlerinin bulunduğunu dile getiren o muhteşem yazının altına biz de imzamızı gıyaben attık.
Bu noktada, Cem vakfı başkanı Prof. Dr. İzzettin Doğan ve kimi Alevi derneklerinin mitinge ilişkin görüşlerine de temas edelim.
Sayın İzzettin Doğan’ın, Alevilerin talepleri karşılanmadığı halde ilkbaharda Alevi Sünni yüz binlerce insanın katılımıyla büyük bir miting yapacaklarına dair sözlerini, Alevilik ve ulusal birliğimiz açısından heyecan verici bir gösterinin habercisi olarak görüyorum.
Dünya Ehlibeyt Vakfı ve onun çizgisindeki birkaç derneğin gerek mitinge ilişkin gerekse Aleviliğe ilişkin görüşlerini hem benimsemiyor hem de ciddiye almıyorum.
Fakat tarihi Alevi dergahları ve Cem Vakfı’nın, düzenleyicilerin Alevilik tanımlamalarına ve yer yer Kürtçü siyasete yakın konumlanışlarına karşı gösterdikleri tepkinin tabii bir sonucu olarak mitinge katılmaması ve destek de vermemesi kanımca ilkeli bir duruş hüviyetine sahiptir. Belki bu duruş olmasaydı miting Kürtçü gösteriye bile dönüşebilirdi.
Katılımcılar, toplantının Alevilik dışına çekilmesine tavırlarıyla izin vermediler. Mitingin gülbenk okunarak başlaması, katılımcıların Hazreti Ali, Hacı Bektaş Veli ve Atatürk resimleri ile Türk bayrağı taşımaları, Alevilik adına yapılan bu mitingin adına uygun hüviyette gerçekleşmesini temin etmiştir.
Bununla birlikte mitingde DTP varlığını hiçbir biçimde tasvip edilmez olarak gördüğümüzü de belirtelim. DTP varlığı, demokrat Sünni kesimin Alevilere yönelik sempatisine zarar verecektir. Keşke DTP, terör örgütüyle arasına kesin bir mesafe koyabilseydi de, biz de meseleye başka bir gözle bakabilme olanağını bulabilseydik.
Dinci basının “ güzide “ temsilcileri olan malum gazetelerin mitinge ilişkin yaptıkları haberler ise sanırım ibret vesikası olarak tarihe geçecektir.
Son söz olarak söyleyelim;
“Medet Ya Ali” nidaları, Hazreti Ali, Hacı Bektaş - ı Veli resimleri, Türk bayrakları ve Atatürk posterleri ile Sıhhiye Meydanını dolduran canları, gösterdikleri demokratik ve vatansever tavırlarından dolayı, ataları Alevi Kızılbaş olmasından mülhem kendini Alevi Kızılbaş hisseden biri olarak içtenlikle kutluyorum.
Alevi davası er yada geç mutlaka hedefe ulaşacaktır. Zira hakkın ve haklının başarısı kaçınılmazdır.
Mustafa Cemil Kılıç
İstanbul, 14 Kasım 2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder