Bu yazı, Türkiye’nin iyiye doğru geliştiğine inanan ve bu gelişmenin motorunun da, AKP olduğunu zannedenlere ithaf edilmiştir. (Özellikle de, Taraf’lı genç arkadaşlarımın okumalarını rica ederim).
Biliyorsunuz, 2010 yılında İstanbul’umuz Avrupa’nın Kültür Başkenti olacak. Şehrimizi bu önemli şerefe hazırlamak için de, yapılandırılmış bir Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Yürütme Kurulu Başkanlığı var. Bu ajansın başkanlığında da, eski Mao’cu Nuri M. Çolakoğlu Bey oturmakta. Ben, bu eski Mao’cuları bilirim. Sayıları Batı’da azdır. İngiltere’de birkaç tane tanıdım; içlerinden bazıları da yakın arkadaşım oldu. Sisteme çok iyi uyum sağlarlar. Herhalde Nuri Bey de bu nedenle bu pozisyona atanmış olsa gerek; çünkü Avrupa Kültür Şehri olarak seçilmiş beldelerde, bütün organizasyonların ev sahibi beldenin belediyeleri oluyor. Yani Nuri Bey’in, AKP’li İstanbul Büyük Şehir Belediyesi ile yakın mesai içinde bulunması gerekiyor. Kolay iş değil biliyorsunuz; İstanbul’un kültürü, Celal Sevencan gibi beyefendilerden soruluyor! Hani şu, 1981 yılında Samsun Yüksek İslam Enstitüsü"nden mezun olan, Refah Partisi Samsun Tekkeköy İlçe Belediye Başkan adayı olarak seçimlere giren, seçimlerin ardından aynı yıl içinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi Yazı İşleri Müdürü olarak göreve başlayan, 1995 yılında atandığı Mezarlıklar Müdürlüğü"ndeki 5 yıllık hizmetinin ardından 1999 yılında İtfaiye Daire Başkanlığı"na Programcı olarak atanan, 01.05.2001 tarihinde Sosyal ve İdari İşler Müdürlüğü"ne getirilen Sevencan. 17.11.2004 tarihinde Katı Atık Yönetimi Şube Müdürlüğü’ne asaleten mMüdür olarak atanıp, 04.08.2006 tarihinden itibaren de Kent Orkestrası Müdürlüğü"ne asaleten atanmış olan Sevencan Bey! Nuri Bey’in işi tabii zor; “güzel türkü söyleyebilecek sesi var” dan başka müzik konusunda bilgi ve değerini bilmediğimiz eski “Mezarlık Müdürü” ve “Katı Atık Şube Müdürü” ne Şehr-i İstanbul’un Kent Orkestrası Müdürlüğü emanet edilmiş ve bu insanlarla bir “Kültür Şehri Programı” hazırlayacaksınız!
Neyse, son derecede esnek ve becerikli Nuri Bey’imiz çevresine bir iki tane de hakikaten sanattan ve kültürden anlayan insanları da almayı akıl etmiş. Ama gittikçe artan bir dozda organizasyondan kötü kokular gelmeye başladı. Basından takip ettiğimize göre Nuri Bey AKP’li dost ve kontaklarını tatmin edebilmek için sanat ve kültürden taviz üzerine taviz veriyor. Organizasyon zaman zaman her türlü sanat ve kültür standardlarından taviz veren bir rant kapısı halinde. Mesela, standartları yüksek tutabilmek için kurulan sanat komiteleri by-pass edilerek araya direkt Nuri Bey’in başında bulunduğu kurul tarafından “Boğaziçi Festivali” diye bir etkinliğe AKP’li dost ve yakınlarını memnun etmek için onay verildi. Bu festivaldeki sanat kalitesinin denetlenememesinin ötesinde, yapılan “kaşe yolsuzluklarını” herkes biliyor. “Kaşe yolsuzluğu da ne” diye soracak olursanız, yazayım: performansı yapacak sanatçıya “çok pahalısın, ücretini düşür yoksa iptal edeceğiz” deniyor. Sanatçı alacağı parayı ucuzlatıyor, ama festivalden sanatçının esas istediği ve hakkı olan para alınıyor. Aradaki yüzde otuzlara, bazen yüzde ellilere varan fark aracının cebine giriyor. Teknik donanım başlığı altında ciddi paraları festival bütçesindan alıp sonra da Cemal Reşit Rey Konser Salonunun teknik donanımının bedavaya kullanıldığını Nuri Bey duymadı mı acaba?
Merak ettim, Haziran 1985’te devrin Yunanistan Kültür Bakanı Melina Mercouri’nin inisiyatifi ile, Avrupa Birliği Konseyi tarafından başlatılan Avrupa Kültür Şehri Projesi’ne Türk Sanatçılarının katkılarını araştırdım. Yüzlerce sanatçımızın, 22 senedir devam eden ve bugüne kadar 36 ayrı Avrupa şehrinde gerçekleştirilmiş bu etkinliğe davet edilip katıldığını tahmin ettiğimden (evet, ben bir iyimserim) araştırmamı, sanatçısı bizde pek çıkmayan dans dalıyla kısıtladım. İnanması zor ama bir isim öne çıktı. Mehmet Sander, hem de iki kere Avrupa’nın iki değişik Kültür Başkenti’ne davet edilmiş: 1993’te Antwep’te, 1996’da Copenhag’da, bu beldelerin belediyelerinin konuğu olarak gösteriler yapmış. Mehmet Sander’i Celal Sevencan ve onun gibi İstanbul’umuzun kültüründen sorumlu AKP belediyesindeki kültür adamlarımız(!) zaten bilmez, duymamışlardır. Nuri M. Çolakoğlu ve arkadaşları da mı duymamıştı? Mehmet Sander bu toprakların nadir yetiştirdiği dünya çapında bir dansçı ve koreograf. Daha geçtiğimiz Mayıs ayında, ABD’nin en önemli dans gruplarından Joffrey Balesi 50. yılını bir Mehmet Sander koreografisi ile kutladı.
Mehmet Sander’i aradım, çünkü Mehmet artık ülkesine döndü ve İstanbul’da yaşıyor. Diğer Avrupa ülkeleri kültür şehirleri, Mehmet’i dünyanın ta öbür ucundan bulup davet ettiklerine göre, üç sene önce döndüğü kendi şehri de bu dünya çapında, pek de çıkarmaya alışık olmadığımız kabiliyeti programlarına ilave etmişlerdir diye. Mehmet’in kapısını kimse çalmamıştı. “2010’u sadece köpek katliamı ile duydum. İstanbul Belediyesi’nin şehrimizi kültür başşehri olarak hazırlamak için sokaklarını temizleme ve sokak köpeklerinin ilgası kararı aldığını biliyorum” dedi.
Bu değirmenin suyu, bizim cebimizden çıkıyor. Kanunla, benzine koydukları özel bir vergi ile hepimiz İstanbul’umuzun Avrupa Kültür Başşehri olmasına katkıda bulunuyoruz. AKP’nin, başına getirdiği eski bir Mao’cuyla, sanat ve kültürü de, rant kapısına çevirmesine izin vermeyelim.
Evet, Türkiye değişiyor. AKP, eski bir Mao’cuyu da, döneminin belki de en büyük kültür ve sanat projesinin başına getirmiş. Müzik mehteran: iki ileri, bir geri… İlhamı da ranttan.
Kürşad Kahramanoğlu
29 Ekim 2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder