Oray Eğin
Susurluk olayının patlamasından sonra kamuoyunun önüne çeşitli sorumlular çıkartıldı, teşhir edildi. Bu isimlerin pek çoğu piyondu, zamanında bir kukla gibi egemenler tarafından kullanılmışlar, işleri bittiğinde, olay patladığında da harcanmış, teşhir edilmişlerdi. İbrahim Şahin de onlardan biriydi.
Oysaki bu skandalın baş aktörü gibi tanıdığımız Şahin, babası makarna fabrikasında işçi olarak çalışan, fakir bir aileden gelen ve daha okul yıllarında fanatik bir ülkücü olan sıradan bir polis alt tarafı. Bir emir eri. İbrahimŞahin'e bütün bu süreç içinde birileri tarafından gaz verildi, çok güçlü olduğu hissettirildi, o da buna inandı ve yetkilerini aşan işler yaptı, Susurluk'un hazırlayıcılarından biri oldu.
Ama sonra dönüp hiç kimse yüzüne bakmadı... Bugün hasta ve yalnız, bakıma muhtaç. Kasabanın şerifi gibi ortalığın tozunu attırdığı günlerden eser yok. Kapısını çalan da. Bir zamanlar ona koltuk çıkanlar, destek olanlar uçup gitti. Yaşlı, yorgun, hasta bir adam şimdi Şahin...
Onun okuldaki lakabı neymiş biliyor musunuz? 'Hamal' derlermiş. Saf bir adam işte. Kolay kandırılacak cinsten. Büyük teşkilatların böyle saf adamlara her zaman ihtiyaçları oluyor...
Farz edelim ki Anadolu'dan bir polis İstanbul'a tayin oluyor. Hayatını PKK'yla mücadele içinde geçirmiş, terörden çekmiş, milliyetçi duyguları aşırıya kaçmış... İstanbul'daki ağabeyleri hemen onu tespit ediyorlar. Anadolulu saf polisi buluyorlar ve diyorlar ki 'Bak Aksaray'daki bazı oteller PKK'ya yardım ediyor.'
O da bunu misyon edinip gidiyor o otelleri dağıtıyor, olaylar çıkartıyor, kapattırıyor. Bunu vatan ve görev aşkı uğruna yaptığına inanıyor. Gazlıyorlar, o da tanrısal güce sahip olduğunu düşünüyor; astığı astık, kestiği kestik. Her şeyin yanına kar kalabileceğini düşünüyor, her yöntemi uyguluyor...
Sonra ne oluyor biliyor musunuz? 'Ağabeyleri' o otel sahipleriyle masaya oturuyor. 'Tamam açarız ama şu kadar para lazım' diye kirli bir pazarlık başlıyor. Anadolu'dan gelme saf memurun üzerine yıkılmış bütün olay. O kullanılmış, sonra da bir köşeye itilmiş.
Kendilerini 'kasabanın şerifi' zannedenlerin sonu hep böyle oluyor.
***
Bugün Ergenekon'la Susurluk bağlantısı kurmak isteyenlerin yine bir piyon olarak gözaltına aldıkları, soruşturmaya dahil ettikleri bu komiseri 28 Kasım 2007'de anlatmıştım.
Kendi kendine karar verecek düşünce sistematiği olmayan, başkaları tarafından kolayca yönlendirilen ve kullanılıp bir köşeye atılan bir adam Şahin. Okuldaki lakabının 'hamal' olması yeteri kadar açıklayıcı zaten.
Ergenekon soruşturmasında bula bula yine İbrahim Şahin'i bulmak soruşturmaya ciddiyet mi katıyor, yoksa soruşturmayla ilgili kuşkularımızı doğruluyor mu?
***
Şahin ve Ergenekon hakkında bugün ekleyeceğim tek şey dünkü Hürriyet'ten Yılmaz Özdil'in yazısından şu bölüm:
'İbrahim Şahin dediğin adam, zurna değil... Genelkurmay'da kurs görmüş, Almanya'da kurs görmüş, ABD'de kurs görmüş, özel harekat başkanı olmuş, özel tim okulu kurmuş, 20 yıldır yargılanıyor, ruh gibi takip ediliyor, 24 saat dinleniyor.' Krokiyi evinde unutmuş!
'İster misin, Atatürk Evi'ni kazalım, Türkeş'in mezarını kazalım filan derken, AKP'nin bahçesinde hocanın buhar ettiği 'kayıp trilyonu' bulsunlar...'
http://www.aksam.com.tr/2009/01/12/yazar/158/oray_egin/teskilatin_karanlik__hamali__kim_.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder