17 Ocak 2009 Cumartesi

Nazım İstiklal ve Filistin



-Arif Ekim-


Dolu dizgin bir süreç yaşıyoruz. Hem dünyada, hem de ülkemizde, dolu dizgin bir gidiş… Küreselleşme, çatır çutur, mali dedikleri krizle birlikte yeni açlar, yeni yoksullar yaratarak, göçtü gider. ABD’nin başına oturacak olan merak ediliyor, ama, beni hiç de ilgilendirmiyor; çünkü, arkasındaki büyük güçlere bakarım ben: Savaş sanayi gibi dev bir ekonomik gücün desteğiyle seçilen, ne barış getirir dünyaya ne de huzur. Getirmeyeceğini de Filistin’de, Gazze’de göstermeye başladı zaten…

Her şeyini sattılar memleketimin, suları da satılacak yakında. ABD, Gladyosu ile, ılımlı İslamcılarıyla, satılık neoliberal kalemleriyle, hırsızı ve arsızı ile iktidarda. Türk Kurtuluş Savaşı şehit ve gazilerinin kemikleri sızlıyor, dedem rüyalarımı işgal ediyor…

Bakmayın siz, öyle Nazım’dan şiir okuyup salya sümük ağlayanlara…

Bakmayın siz, O’na tekrar vatandaşlık veren kararlara…

Nazım, yerli yerinde duruyor ve haykırıyor yüzlerine karşı: “Onlar, engerekler ve çıyanlardır, aşımıza ekmeğimize göz koyanlar…”

Hayatı boyunca emperyalizme karşı olmuş, ülkesinin istiklalini kaybetmemesi için haykırmış Nazım, kıçını ABD’ne dayamış olanlara şiirlerinde, yazılarında, konuşmalarında gereken cevabı defalarca vermiştir.

Filistin’deki kan gölü manzaraları karşısında, size Arap dünyasının bitmek bilmeyen trajedisini anlatan bir Nazım şiiri sunacağım. Üstelik, bu şiiri çok fazla da bilinmez ve okunmaz. Siz, okurken, şiirde “Mısır” geçen yerlerde isterseniz Filistin ibaresini koyarak okuyun, güncelleştirmiş olursunuz şiiri, anlamı da değişmez:

İSTİKLAL

Bu zırhlıları, bu orduları tanırım,

benim de sularıma girdiler,

benim de toprağıma asker çıkardılar geceleyin.

Kanıma susamıştılar.

Çalmak istiyorlardı gözlerimin nurunu,

hünerimi ellerimin.

Döktük denize onları

1922’ydi yıllardan…

Mısırlı kardeşim;

şarkılarımız kardeştir,

isimlerimiz kardeş,

yoksulluğumuz kardeştir,

yorgunluğumuz kardeş.

Şehirlerimde güzel, ulu, canlı ne varsa:

insan, cadde, çınar,

savaşında senin yanındalar.

Köylerimde Kelam-ı Kadim okunuyor

senin dilinle,

senin zaferin için…

Mısırlı kardeşim,

biliyorum, biliyorum,

istiklal otobüs değil ki

birini kaçırdın mı, öbürüne binesin…

İstiklal sevgilimiz gibidir

aldattın mı bir kere

zor döner bir daha.

Mısırlı kardeşim,

kanalın sularına karıştı kanın.

İnsanın yurdu bir kat daha kendinin olur

toprağına, suyuna karıştıkça kanı.

Yaşamış sayılmaz zaten

yurdu için ölmesini bilmeyen millet…

(1956 Kasım)

Bu şiirinde Araplara karşı bir gönül kırıklığı veya serzeniş de bulabilirsiniz, tahlil ettiğinizde…

Filistin’de, Ortadoğu’da kan ve gözyaşı, çocukların gözündeki korku son bulur, biter mi? 1800’lerin başlarında bu serüvenin yolu, o zaman Osmanlı’nın Kuveyt kaymakamı olan, şimdiki kralın büyük dedesi zata İngilizlerin verdiği rüşvetle başlamıştı. Birinci Dünya Savaşında yine İngiliz para ve mermileriyle kendi geleceklerine ihanet eden şeyhler, soytarılarla devam etti. Bakın, sınırları masa başında cetvelle çizilmiş Ortadoğu coğrafyasına: ABD ve İngiltere’nin uşağı olmayan kaç kral, kaç devlet başkanı var? Ortadoğu insanı bu asalakları, bu hainleri sırtından atamadığı müddetçe, çocuklarının gözünden korku ve yaş kaybolmayacak, morglar parçalanmış ve yanmış çocuk cesetleri ile dolup taşmaya devam edecektir.

Adına ister “ılımlı İslam”, ister “Büyük Ortadoğu Projesi” deyin, ABD ve İngiltere mahreçli plan ve projeler tarihin çöplüğüne atılmadan, işbirlikçileri hak ettikleri cezayı almadan, kan durmaz, durmayacak…

Batı, emperyalist bir şehvetle, Haçlı Seferlerinden bugüne ne kadar insanlık dışı, doyumsuz hırsı varsa, tamamını inatla sürdürüyor. Bizzat aklı başında Yahudilerin ırkçılık ve faşistlikle suçladığı İsrail devleti, koç başıdır. İsrail’in Gazze’de yaptıklarıyla, ABD’nin işgalin başından bugüne Irak’ta veya Afganistan’da yaptıkları arasında ne fark var?

İstiklal demek, emperyalizmin oyunlarını bozmak, parçalamak demektir. 1920’lerde bizlerin, Türklerin başarıp sonra sürdürmekte kararsızlığa düştüğü tam bağımsızlık ülküsü yeniden bu coğrafyanın ortak kararı ve iradesi olmadan, ne PKK terörü, ne Irak’taki vahşet, ne Filistin’deki fosfor bombaları ile soykırım denemeleri son bulur!

Nazım’ı da, istiklal inancını da, emperyalizme karşı giderek bilenen maşeri şuuru da elleri, vicdanları, ruhları, imanları kirli olanlar anlayamazlar, lekeleyemezler, kullanamazlar…

Hala ruhumuzu ısıtıyor, bilincimizi aydınlatıyorsun Hikmet’in oğlu…

Seni kendi dilinde okumak, anlamak ne büyük zenginlik, ne büyük keyif, ne büyük şeref…

Arif Ekim

12 Ocak 2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder