Ulusal İstihbarat Konseyi Kasım 2008’de 120 sayfalık yeni bir analiz yayınladı. “Küresel Eğilimler: 2025 Dönüşmüş Dünya” başlıklı analiz, çok önemli bilgiler içeriyor. Konsey Başkanı C. Thomas Fingar’ın önsözünü yazdığı bu rapora bakarak geleceğe yönelik bazı önemli ipuçlarını görmek mümkün…
Rapordan ABD’nin istihbarat örgütlerinin gelecek için iyimser olmadığını görüyoruz. ABD’nin istihbaratçıları ABD’nin orta vadede siyasi ve iktisadi zeminde güç kaybına uğrayacağını düşünüyor.
Su ve Petrol Savaşları Çıkacak…
Ayrıca raporda “su” ve “petrol” yüzünden savaşlar yaşanabileceği uyarısı var. Raporu hazırlayan kurumlar ABD’nin 2025’e kadar en önemli küresel güç olarak devam edeceğini, ama yine de daha az etkin olacağı kanısındalar. Analiz önümüzdeki dönemde Çin’in ve Hindistan’ın çok güçleneceğini ve ABD’nin zorlanacağını savunuyor.
2. Dünya Savaşı sonrasında kurulan ve halen devam eden sistemin 2025’e doğru çok değişeceği de belgede yer alan önemli iddialar arasında. Önümüzdeki süreçte refahın batıdan doğuya kayacağı, küreselleşmenin güçlendireceği yeni bir dizi ülkenin uluslararası arenada önemli konumlara geleceği de iddia ediliyor.
Yapılan analiz, gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ülkeler arasındaki farkın azalacağını yazıyor. Böylece Brezilya, Rusya, Çin ve Hindistan batı ile tam uyumu içinde olmak yerine, kendi önceliklerini, tarif edip, saptayarak başka bir yol izleyecekler.
Analiz bittiği kabul edilen bir dizi ihtilafın yeniden canlanacağı fikrini içeriyor. Özellikle ham madde gereksinimine dayanan gerilimlerin ve birtakım ihtilafların uluslararası sistemdeki güç dengesinin değişimi sonucu kuvvetleneceği fikri önümüzdeki yılların sıkıntılı geçeceğine de işaret ediyor. Ekonomisini ayakta tutmak isteyen ve enerji konusunu hayati derecede önemseyen ülkeler ile enerji kaynağına sahip ülkeler savaşabilir. Bu durumun enerji nakil güzergâhlarında yer alan ülkeleri etkilememesi de olanaksız.
Raporda atomal silahların, nükleer teknolojinin yaygınlaşması ile ortaya çıkacağı düşüncesi dile getiriliyor. Beş yılda bir yayınlanan “Küresel Eğilimler” raporu, yüzlerce istihbarat analizcisinin çalışması Ulusal İstihbarat Konseyi’nin dışarıdan satın aldığı hizmetler ile hazırlanıyor. Bu nedenle ABD’nin geleceğe yönelik en kapsamlı öngörüsü olarak kabul ediliyor.
Türkiye…
“Küresel Eğilimler” raporunun 2025 için hazırlanan son sayısında, Türkiye önceki raporlara göre daha geniş yer tutuyor. Rapor Türkiye’nin, Endonezya’nın ve İran’ın hem siyasi hem de iktisadi bağlamda güçleneceğini dile getiriyor.
ABD’li analizciler Türkiye örneğini vererek, “bugünkü Türkiye’de olduğu gibi” İslamlaşma, iktisadi büyüme ve modernleşmenin bir arada güçlenerek artacağı yorumu yapılıyor.
Ayrıca 2025’e yönelik yapılan analizde ekonomide bir dizi yeni kaplanın ortaya çıkacağı düşüncesi dikkat çekiyor. Olası yeni kaplanlar arasında Türkiye’nin yanı sıra Lübnan, İran, Fas, Cezayir, Tunus, Kolombiya, Kosta Rika, Şili, Vietnam, Endonezya ve Malezya telaffuz ediliyor. Bu yaklaşımda genç nüfusun önemli bir avantaj teşkil ettiği de ifade ediliyor. Genç nüfusun iç gücüne katılması, yatırımcılar için cazip politikalar izlenmesi durumunda bunun belirleyici avantaj olacağına işaret ediliyor.
Aşırı genç nüfusa sahip olan Magrep ülkelerinde, Lübnan, İran ve Türkiye’de genç nüfus fazlalılığının azalacağı, ancak Batı Şeria, Gazze, Irak, Yemen, Suudi Arabistan, Afganistan ve Pakistan’da genç nüfus fazlalılığının süreceği iddia ediliyor. Rapor gereken istihdamın sağlanamaması halinde zayıf ülkelerde aşırılıkların ve şiddetin artacağı uyarısını yapıyor.
Avrupa’nın geri kalmış ve hızlı büyüyen Asya ve Afrika ülkelerinden genç mültecilerle yakınlaşacağı, ayrıca Çin, Hindistan, Türkiye ve İran için de cazip olacağı değerlendirmesi yapılıyor. Söz konusu ülkeler Avrupa’ya eğitimli göçmen verecek.
Yüksek performansa sahip olması mümkün İran, Endonezya ve Türkiye; Çin ve Hindistan gibi güçlü nüfusu olan ülkelerin yanı sıra dünya sahnesinde ve İslam dünyasının yeni bir örneğinin oluşmasında etkili role rahip olacaklar.
AB’nin periferisinde siyasi istikrar ve demokratikleşme konularında başarılı olacağı bu dönemde, Balkanlar’da genişlemesini sürdürecek. Genişleme kapsamında belki Ukrayna ve Türkiye’de AB’ye katılımını gerçekleştirecek. Ancak kamuoylarının AB’nin iktisadi, siyasi ve sosyal entegrasyonun avantajları konusunda kötümserliği devam edecek. Yaşlanan nüfus can acıtan reformlar buna neden olacak.
Raporu hazırlayanlar Türkiye’nin AB üyeliği konusunun AB’nin geleceğe bakış açısı bakımından bir sınav olduğu kanaatinde. Avrupa’da Türkiye konusunda artan kaygıların insan hakları ve diğer siyasi konulardaki reformların yavaşlığından kaynaklandığını yazıyorlar. Büyük riskleri engelleme fikri ile İslam dünyasında ve özellikle Avrupa’daki Müslüman azınlıklar nezdinde güçlenme ve batı ile İslam’ın bütünleşemeyeceği düşüncesi ile hareket edildiği düşünülüyor.
Endonezya, Türkiye ve “ruhani idare döneminin sonrasında” İran’ın ağırlıklı olarak Müslüman nüfusa sahip olan, ama Arap olmayan bu ülkelerin uluslararası ödev üstlenebileceği ifade ediliyor.
Ayrıca Türkiye’nin iktisadi büyümesi, hayati öneme sahip orta sınıfı ve jeostratejik konumu ile Orta Doğu’da daha büyük bölgesel rol oynayabilir. Enerjide dışa bağımlılık ve ekonomik zayıflılık güzergâh ülke olmasının da etkisiyle Türk makamlarının uluslararası alanda, enerji tedarikçisi komşuları Rusya ve İran ile ilişkilerini geliştirmek için etkin rol oynaması sonucunu doğurur. Önümüzdeki 15 yılda Türkiye’de İslamcı ve milliyetçi akımlar gücünü korur ve Türkiye hızla modernleşen bir Orta Doğu ülkesi modeli oluşturur.
Rapora göre Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Suudi Arabistan, Mısır ve Libya nükleer santral kurmakla ilgileniyor. İran nükleer gücün yayılmasında etkili olabilir.
Irak’ta yaşananlar Irak’ın komşu ülkelerini etkiliyor. İran, Suriye, Suudi Arabistan ve Türkiye; Irak’ın iç istikrarını sağlayamamasından rahatsızlık duyuyor. Irak’ın iç istikrar konusunda başarılı olması iktisadi büyüme ve siyasi gelişme sağlayacağı gibi, başarısız olması bölge ülkeleri üzerinde olumsuz etkiye yol açabilir.
Raporda Türkiye konusunda bunlar var. Analizcilerin “açık sözlü” olduğunu söylemek mümkün. Özetle Türkiye Genç nüfusu eğitirse, ekonomisi büyüyecek. Orta Doğu için bir model ülke olacak. Enerjide dışa bağımlılığı nedeniyle enerjisi olan ülkeler ile iyi ilişkilere sahip olmayı önemseyecek. AB adaylığı devam edecek. Eğitimli nüfusunun bir bölümünü AB’ye göçmen verecek. Irak’taki ve İran’daki gelişmeleri kaygı ile izleyecek. Nükleer santral kurma arzusunu sürdürecek.
http://www.diplomatikgozlem.com/haber_oku.asp?id=3655
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder